Neler yeni

Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Saygın ve ciddi bir ortamda yardımlaşmak, haberleşmek, bilgi paylaşmak ve bilgi almak isteyen herkes forumumuza katilabilir.

MNEMOSYNE’NİN KIZLARI VE SANATIN GEREKLİLİĞİ

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Ra'
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Ra'

Forum Koordinatör
Katılım
25 Şubat 2025
Mesajlar
1.450
Tepkime puanı
91
Puan
48
Benim için önemli bir toplantıda, elimdeki bardağa ilişmiş bir not gördüm. Üzerinde MNEMOSYNE yazıyordu. O an düşündüm. Mnemosyne, belleğin ve bilgeliğin tanrıçası, hafızanın canlı olması, hatalardan öğrenen insanın, bilgece yürüyüşü için bir canlılık ifadesi geçti aklımdan. Bir kavramı bilmek ile kavramak arasındaki uzun yolu yürümem gerektiğini düşündüm yeniden. O konuda derinleşmek nasıl mümkün olur acaba, daha çok bilgi biriktirerek mi, yaşamdaki karşılıklarını kavrayarak mı? Bilgelik anladıklarımızın, yaşamımızda görünür olması ise, derinleşmek ve içselleştirmek gereken bir kavram olduğu açıktır. Kişisel ve toplumsal olarak hafızaya yeniden yeniden ihtiyaç olduğu eylemlerimizde görünmektedir. Evet, yanlışlarımızı kolay unutuyoruz ve tekrar tekrar yanlışlara düşüyoruz hepimiz. Oysa canlı bir tecrübe sandığımız olsa, aldığımız dersleri değerlerlendirip, arada bir göz atıp geçtiğimiz yolları hatırlasak, daha az acı çeker, daha etkin işler yapabiliriz hayatta. Ben de canlı bir hafızaya sahip olmak için, daha çok uyanıklık ve dikkat diledim ve söz verdim kendi kendime. Mnemosyne’i daha çok hatırlamaya karar verdim. Tecrübe sandığıma daha sık göz atmaya dikkat ettim.
Hatırla, hatırla ki sonsuza kalsın adın!
O günden beri, ne zaman bir sorunla karşılaşsam, Mnemosyne’i düşünür oldum. O, hafızanın ve dilin tanrıçasıydı ve tarihin korunması için kelimeler icat etmek ve ezberlemekle, ezberlenmesini sağlamakla ilgileniyordu. Okudum araştırdım. Ne özellikleri vardır, kimdir, taşıdığı mitik öykünün içindeki ana fikir nedir? Yunan panteonundaki aşaması, etki düzeyi nedir, etki alanı neleri kapsamaktadır gibi sorularla ilerlediğim ve gitgide zihnimde pek çok kapının açılmasına neden olan bir yolculuk oldu. Mnemosyne aynı zamanda yeraltı dünyasında (ahiret – hades) akan bir nehrin adıdır. Lethe’nin zıddı olan bu nehir, kendisinden içenlere (ki bunlar reenkarne olmaya hazırlanan ölü canlardır) geçmiş yaşamları hakkındaki her şeyi hatırlatır. Belki de yaşarken yeniden doğumlar için hafızanın canlılığı gibi kavramları çalışmak gereklidir.
Pindaros’un Zeus’a İlahi’sinde şöyle bir anlatım geçer: Dünya’nın yaradılışı tamamlandığında, sessizce hayranlığa kapılmış bir şekilde Zeus, bu yaratımın mükemmel olması için Tanrılara bir şeyin eksik kalıp kalmadığını sorar. Eksik olan yaradılışın tümünü söz ve müzikle hatırlatacak olan bir sestir. Bunun için ilahi bir ruha ihtiyaç vardır. Böylece Tanrılar Zeus’ tan Musaların yaratılmasını dilerler.
Hesiodos ise bu kökeni Theogonia isimli eserinde Zeus’un dokuz gece boyunca Mnemosyne (Hafıza) ile birleştiğini ve gerekli zaman dolduğunda Mnemosyne’nin Olimpos’un doruğunda dokuz Musa’ya hayat verdiğini anlatır.
İçinde olduğumuz varoluşun yasasını, inceliklerini ve güzelliklerini hatırlamak ve fark etmek için Müzlerin yaratım öyküsünün bu versiyonu sanatın ve bilimin yaşamı anlamak ve daha iyi yaşamak için gerekliliğini ilk yaratım öykülerinde açıklıyor gibi.
Mnemosyne Uranüs ve Gaea’nın kızıydı, ancak tipik olarak Kronos’un babalarını devirmesine yardım eden çocuklardan biri olarak görülmüyor. Mnemosyne belleğin enkarnasyonu sembolize eder. Çoğu zaman bir bilgi lambası taşıyarak tasvir edilmiştir. Mnemosyne belagatin, dilin her türlü bilimin temel kaynağı olarak görünür. Dil kültürün en temel öğesidir ve anlamanın iletişimin en önemli olgusudur. İnsan dile bağlı bir varlıktır. Dili geliştikçe kültürü ve kendisi gelişir.
Bu yolculukta, doğal olarak, Mnemosyne’nin kızları Müzler çıkıyor karşımıza. Müzlerin adı Mousai sözünden gelir. Akıl, düşünce, yaratıcılık yeteneği anlamına gelen Men sözcüğüdür bunun kökü. O dönem özellikle güzel sanatlara dair kayıt tutma gibi bir eğilim olmadığından, hafıza ile ilintili olarak Müzlerin doğmuş olması da düşünmeye değerdir. Özellikle o dönemde kültürün güzel sanatlarla ifade edildiği düşünülürse daha kolay anlaşılacaktır. Peki, bu Müzler kimdir nedir, ne işe yarar, nerede görülür?
9 Müzler sırasıyla şöyledir:
Calliope, Clio, Polyhymnia, Euterpe, Terpscihore, Erato, Melpomene, Thalia, Urania.
Hesiodos’un Teogonoia
sında anlattığı öyküye göre, akıllı Zeus, yer ve göğün güzel kızı Mnemosyne ile 9 gece birlikte olur ve bir yıl sonra Muose adını verilen ilham perileri ortaya çıkar. Görevleri krallara, bilge yöneticilere ilham vermek, akıl ve duygularını yönlendirerek, bilgece eylemler yapmalarına yardımcı olmaktır. Bunu da yaparken, tarih, hitabet, müzik, dans, edebiyat, tiyatro sanatları ve bilimler yoluyla, 9 ayrı ifade ile yardımcı olurlar. Bütün bu alanları, kızların kapsadıkları alanları incelediğimizde, kocaman bir kültür ve dil kavramı karşımıza çıkıyor. Bu konuda da, araştırmama değerli hocamız NERMİ UYGUR’un KÜLTÜR ve ERNST FİSCHER’in SANATIN GEREKLİLİĞİ isimli kitaplarından yararlandım.
Tabii ki Muosaları incelerken de hem Hesiodos’un TEOGONİA isimli kitabından, hem de Pierre Grimal in Yunan ve Roma MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ’nden yararlandım.
İlk dikkatimi çeken Mousaların, özellikle bilgelere ve krallara özel hizmet vermesi oldu. Yani kendini kurtarmaya çalışana değil, kendisine verilen yaşamı ve yetenekleri, topluma duyduğu sorumlulukla, etkin ve yararlı kılmak isteyenlere hizmet vermeleri oldu. Aynı zamanda düşünceyi bütün şekilleri ile -belagat, ikna gücü, bilgelik, tarih, matematik, astronomi- yönettiklerine dikkat çekmek gerekir. Yalnızca şarkılar söyleyip rahatlatıcı ilham perileri olarak algılamamakta yarar var. İçerikleri o kadar zengin ve her biri ayrı ayrı değerli ve önemli. Sonuçta hangi düzeyde olursa olsun, bilgece yönetmeye çalışanın ihtiyacı olanı hatırlatmaya ve destek olmaya çalışan karakterlerdir diyebiliriz. Mousalara bu açıdan baktığımızda, bilim ve sanatların, insan yönetiminde ne kadar önemli olduğunu hatırlatan çok eski bir öykü bu mitlerin söylediği. Binyıllar içinde çok farklı versiyonları olsa da, bugünkü bakış açımızla eklektik bir şekilde incelemeye devam edeceğiz. O nedenle her birini ayrı ayrı incelemeye, günümüz koşullarına göre yeniden değerlendirmeye ihtiyaç olduğunu düşündüm.
Tabii bu arada, ilham perilerinden söz ederken, ilham kavramını da yeniden gözden geçirmek yol gösterici olacaktır. İlham bize dışarıdan verilen gizemli bir güç müdür, yoksa içeriden saflaşarak, kalpten güçlü bir istekle odaklanarak, sufi deyişle -boş bir kamışa dönüşerek- güncel, nesnel aklın bir adım daha üstüne yükselerek bizim ulaştığımız bir bilgi seviyesi midir? Deneyimler bize ne kadar akılla ısrar edersek, ilhamdan o kadar uzaklaştığımızı söylüyor. Eski bilgeler boş bir kamışa dönüşmekten ve sezginin bu kamışların içinden akmasının mümkün olduğunu söylüyor. Hemen o anda kavrayamasak, dile dökemesek de bazı bilgiler ve görüntüler gelir geçer aklımıza. Bu bilgiler aslında bize ait değildirler. Milyonlarca yıllık insanlık hafızasının izlerinden bize aktarılanlar da olabilir. Bizler bugünkü aklımızla nasıl algılayacak, yorumlayacak ve aktaracağız. Dahi, sanatçı, bilim adamı ve yöneticilerin yaşamlarına baktığımızda, her şeye rağmen, tüm varlıkları ile ideale doğru koydukları çabayı, sürekliliği ve adanmışlığı gördüğümüzde bunun yanıtı açıktır. Sezgisel olanın yolunun açılması özellikle kendi elimizdedir. Tibet’in “Sessizliğin Sesi” metnindeki, “Doğa ile iş birliği yaptığımızda, doğanın güçleri de bize eşlik ederler” sözü, ilham perilerini ve doğanın yasasını anlamak için daha da çok heyecan verici geliyor. Belki bir esrime anıdır ancak, güncel akılla gelinecek bir durum değildir, biraz daha farklı, mükemmel olana bir adım daha yaklaşma anı diyebiliriz. Çalıştırmasını ve kullanmasını bilmediğimiz, ama çok hassas bir alıcı mekanizmaya sahip olmak gibi geliyor bana. Hâlâ daha zihnimizde net açıklamalar olamasa da tüm bu ilham perilerini incelemek ve yeniden algılamaya çalışmak değerlidir.
CALLİOPE: Müzlerin en büyüğü kabul edilir. Epik şiirin ve destanların, tarihin ilham perisi olan Calliope’nin, Apollon’dan Orpheus ve Linus adlarında iki oğlu olduğu söylenir. Yunanca “güzel sesli” anlamına gelen Calliope yazı yazarken tasvir edilir. Epik şiiri tanımlarsak, coşku uyandıran kahramanlık şiirler diyebiliriz ki bir yönetici için gereklidir. Destanlar, toplumların tarihte yaşamış olduğu, iz bırakan olayları, sıra dışı durumları anlatır. Doğal destanlar dilden dile aktarılırken sembollerle de örülür. Bir de yapay destanlar vardır ki, bir sanatçı tarafından yazılmışlardır. İyi bir yönetici olmak için her iki türü de tanımak, insan davranışları hakkında fikir sahibi olmamızı sağlayacaktır. Mitolojide, Homeros’un İlyada ve Odysseia’yı yazmasına ilham kaynağı olduğuna inanılır. Calliope, genellikle elinde balmumu bir tablet, parşömen veya kitapla tasvir edilir. “İlahi Komedya” adlı eserinde Dante de Calliope’ye atıfta bulunur.
CLİO: Tarihi olayları konu alan şiirlerin ilhamı Clio’dan gelir. Adının anlamı ünlü etmek kökünden gelir. Makedonya Kralı Pierus’tan Hyacinth isimli bir oğlu olduğu kimi kaynaklarda söylenir, kiminde ise Hymenaios’un annesi olduğu rivayet edilir. Fenikelilerin alfabesini Yunanistan’a getiren ilham perisi olduğuna inanılır. Elinde kâğıt ruloları, parşömen ile görülür. Geçmişi bilmek, gelecek vizyonu yaratmak için temeldir.
POLHYİMNİA: Yunanca “birçok şarkı” kökünden gelen bu müz, kutsal ilahilerin, dansların ve hitabetin ilham perisidir. Meditasyon da bu periye atfedilir zaman zaman. Seyrek de olsa geometri ve tarımın da ilham perisi olarak anılır. Uzun giysiler içinde gösterilir. Ciddi – ağırbaşlı bir ifadesi vardır.
EUTERPE: Müziğin uyumlaştırıcı etkisini kullanır. Yunanca “hoşnut etme” kökünden gelen Euterpe, Eutere olarak da anılır. Müzik ve lirik şiirin ilham perisidir. Eğlence ve zevk de bu ilham perisine atfedilmiştir. Genellikle elinde flütle (hatta Aulos denen flütle) tasvir edilir. Strymon nehrinden oğlu Rhesus’u doğurduğu söylenir.
TERPSİKHORE: Yunanca “dans etme zevki” ile alakalı bir kökten gelir. Hâliyle temsil ettiği güzel sanat da dans’tır. Sonra sonra müzik ve lirik şiir için de ilham perisi sayıldığı olmuştur. Nehir Tanrısı Achelous’tan Sirenleri doğurduğu söylenir. Elinde liri ile otururken tasvir edilir çoğunlukla. Hep birlikte dans etmek, toplumları birleştirir, kişi olarak dans etmek ise ruhun ve bedenin müzikle uyumlaşmasıdır ki, yenilenmeyi, güncelin dışına çıkabilmeyi, yaşamın ritmini duyabilmeyi sağlar. İyi dans eden bir yönetici, birleştirici ve uyumlaştırıcı olabilirdir. İyi bir devlet adamının sanatla ilişkisi olması gereği, büyük filozof Platonun Devlet Adamı tanımlarında çokça yer almıştır.
ERATO: Yunanca “sevimli” anlamına gelir; lirik şiirin, aşk şiirlerinin ve korolu şiirlerin ilham perisidir. John Fowles usta’nın Mantissa romanında da canlandırdığı bu Müz’ün Arcas’dan Azan isimli bir oğlu olduğu söylenir. Genellikle elinde liri (cithara diye anılan liri) ile tasvir edilir.
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri