Ra'
Forum Koordinatör
- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 1.450
- Tepkime puanı
- 91
- Puan
- 48

Bu içeriğimizde sizlere gündelik hayatımızda sıkça gördüğümüz, duyduğumuz hatta bir çoğunu bizzat kendimizin de yapmakta olduğu bazı geleneklerin tarihi alt yapısı hakkında bilgiler derledik. İyi okumalar.
Evlilik Yüzüğü Geleneği
860 yılında Papa I. Nikolas nişan yüzüğünün evlenme arzusunu bildirmek üzere takınılması zorunlu olduğu kararını aldı. Evliliğin kutsallığının ve boşanma yasağının savunucusu olan Papa, evliliğin fedakârlık gerektirdiğini altından başka yüzüğün de kabul edilmeyeceğini söylemiştir.Bu gelenekler için Yahudiler evlilik yüzüğünü işaret parmaklarına, Hintliler başparmaklarına takıyorlardı. Yunanlar İÖ 3. yüzyılda “aşk damarı”nın üçüncü parmaktan geçip doğrudan kalbe ulaştığını keşfettiler. Başparmağın sayılmadığı bu hesabı Romalılar da benimsediler, hatta doktorlar ilaçlarını bu ” sağaltıcı parmak”la karıştırıyorlardı.
Hristiyanlar da adeti sürdürerek yüzüğü “Baba adına” işaret parmağına geçirip, “Oğul adına” orta parmağa sonra “Ruhülkudüs adına” yüzük parmağına geçirip “Âmin” diyerek dinselleştirdiler.
Doğum Günü Geleneği
Doğum günü Eski Mısır’da M.Ö 3000’lerde kutsal firavunun doğumunun kutlanması ile başladı. Özel bir gün olarak kutlayan ilk kadın da Kleopatra’dır.Yunanlara göre av ve ay tanrıçası Artemis her ayın altısında doğum gününü kutlar; kendisine un ve baldan kocaman bir pasta yapıyordu. Yunan ilahları her ay doğum günlerini kutladıklarından yılda on iki doğum günleri oluyordu. İnsanlarda ise erkeklerin doğum günleri kutlanıyor; bu kutlamalar adamın ölümünden sonra da devam ediyordu.
Romalılar önemli devlet adamlarının doğum günlerini resmî tatil günü yaparak bugün de olan bir uygulamayı başlattılar.
Helva, Ölü Yemeği Geleneği
Ölü aşı Orta Asya’da yaşayan bir gelenek olduğu gibi Dede Korkut’ta da bulunur. Ölü aşı, ölünün ruhu için verilir. Anadolu’da ruhlara okunan dualarla, birinden iyilik istenirken “ölmüşlerinin canı için”, “canına gitsin” sözleri ata ruhunu memnun etme alışkanlığından kalmadır.Bizans’ta ve Ortodoks Hristiyan Kilisesi’nde ölü için yakınları tarafından anma günleri ile yortu günlerinde “koliva” yapılarak kilisede ve mezar başında dağıtılması resmi liturjide yer alır.
İslam’a göre ölü evinden yemek yemek mekruh olup tersine ölü evine ayrıca yemek götürmek gerekir. Atasözünde “Ölü her gün helva pişiyor sanırmış” dediği gibi ölü yemeği-helva yapıp yedirme adeti kuvvetlidir.
Tesbih Geleneği
Namaz sonunda tekrarlanan üç sözcükten birincisi olan “süphanallah”tan türetilmiş bir addır. Otuz üçlü, doksan dokuzlu tanelerin (süpha) sayı ve büyüklükleri tarikatlara ve işlevlerine göre değişiklik gösterir.Tespihin Budizmle doğduğu ve yayıldığı kabul edilir. Budist dünyada tespihler yüz sekiz, Katoliklerde yüz elli tanelidir. Hristiyanlarda ise gelenekler Katolik dünyasında Domingo de Guzman’ın (1170-1221) rüyasında Meryem’in günah ve sapkınlığa karşı tespihi öğütlemesiyle başlamıştır.
Avrupa dillerinde tespih sözcüğünün Latince rosarium (İngilizce rosary) gül bahçesi sözcüğünden geldiği düşünülmektedir. İngilizce “prayer” dua sözcüğü “biddan”, dilemek kökünden gelirken, ” bead” boncuk sözcüğü de aynı kökten gelmektedir.
Mevlit Geleneği
Dini edebiyatta Hz. Muhammed’in doğum ve yaşamını anlatmak için yazılan manzum esere verilen addır. Arapça “viladet” doğum kökünden gelir. Mevlit, Süleyman Çelebi’nin 1409’da yazdığı Vesiletü’n-Necat adlı Anadolu Türkçesinin güzel bir örneğidir.Ölülerin ardından birinci, üçüncü, yedinci, kırkıncı ve elli ikinci günlerinde Mevlit okutmak bir gelenektir. Ayrıca bu günleri ölünün burnunun düşmesi ve kemiğinin erimesi gibi olaylara bağlamak geleneğin önemli
yönlerindendir. Bizans tarihlerinde ölümün üçüncü, dokuzuncu ve kırkıncı gününde ayin yapıldığı yazılıdır. İslam kaynakları da bu adetin Hıristiyan adeti olarak yazmış, bidat ve mekruh olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Kaynak: Kudret Emiroğlu, Gündelik Hayatımızın Tarihi, İş Bankası Kültür Yayınları