- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 457
- Tepkime puanı
- 84
- Puan
- 28
Cilt Sanatı, elyazması ya da baskı ürünü bir yapıtın sayfalarını, hem kullanımını kolaylaştırmak, hem dış etkilerden korumak, hem de süslemek amacıyla bir araya toplayıp kapak geçirmek için yapılan işlemlerin tümünü kapsayan sanat dalıdır. Ciltçilik alannıda başlıca iki yöntem vardır: Elle yapılan ciltçilik; makineyle yapılan sanayi ciltçiliği.
Birinci yöntem ilk zamanlar kitap yapraklarının çirişle yapıştırılması ve bir kapağa dikilmesiyle başlamış, daha sonra geliştirilmiştir. Elle yapılan ciltte, kitap önce formalara ayrılır, sonra 4 ya da 5 kilogramlık çekiçlerle, düzeltmek ve kalınlıklarını azaltmak için formalar dövülüp, düzgün olarak sıraya konur ve iki sağlam tahta arasına, sırtları birkaç milimetre dışarda kalacak biçimde sıkıştırılır.
Eşit aralıklarla forma sırtlarına testereyle, dikim için iplerin geçirileceği oyuklar açılır. Alt ve üst formaların üstüne 2 beyaz kağıt (forma büyüklüğünde ve ikiye katlanmış olarak) konur. Böylece formalar dikime hazırlanmış olur. Dikim ipleri gerilmiş tezgaha, yarıklarına oturacak biçimde ayarlanarak, yerleştirilir.
Her ip üstünden bir tur geçecek biçimde dikim yapılır (böylece, kitabın bir bütün olarak cilt gövdesi hazırlanmış olur). Dikilen sırta biçim vermek için yapıştırıcı (tutkal) sürülüp, üstü ince bez ya da kâğıtla örtülür. Dikim iplerinin boşta kalan uçları püsküllendirilip, formalar üstüne konan iç kapağa yapıştırılır.
Hatayi : Kâşi, Dihlevi, Horasan ve Buhara;
Herat : Herat, İsfahan, Şiraz;
Arap : Halep, Şam ve El-Cezire;
Rumi : Selçuk sanat merkezleri;
Magribi : İspanya, Sicilya ve Fas;
Türk : Diyarbakır, Bursa, Edirne, İstanbul.
7. ve 12. yy’lar arasında Memlük, Arap, Rumi ve Magribi üsluplarına özgü değerli ciltlerin dünya sanat merkezlerinin müzelerini süsledikleri bir gerçektir; ama daha sonraki yüzyıllarda bu üsluplar gerilemiş, buna karşılık Orta Asya, İran ve Türk ciltçiliği günden güne gelişerek, özellikle 15. ve 16. yy’larda en parlak dönemine ulaşmıştır.
Cilt yapımında kullanılan gereçlerin başında deri gelir. Sahtiyan (keçi derisi), meşin (koyun derisi), ceylan ve deve derileri ciltçilikte kullanılan başlıca gereçlerdir. Derilerin renklerinde daha çok siyah ve kahverenginin tonları yeğlenmiş, ayrıca kırmızı, vişne rengi, yeşil, mavi, mor renkli deriler de ciltçilikte kullanılmıştır. 14. yy’dan başlayarak Anadolu’da dericilik büyük ölçüde gelişmiş, Kırşehir, Kastamonu, Safranbolu, Trabzon, Konya ve bazı Batı Anadolu kentlerinde işlenen deriler dış pazarlara gönderilmiştir (bu dönemde cilt yapımı için sahtiyan, klasik yöntemle, ıslatılarak yumuşatılır ve bıçkıyla kağıt inceliğinde traş edilerek cilt için hazırlanırdı).
Türk ciltlerinde başlangıçta tahta kapaklar kullanılmış, sonradan kağıdın bulunması ve zamanla mukavva (karton) yapılmasıyla, cilt kapaklarında tahtanın yerini mukavva almıştır. Kapak yapılırken, mukavva klasik yöntemle “murakkaa” denilen üslupla hazırlanır. Bu yöntemde, önce kağıtları birbiri üstüne yapıştırarak germekte kullanılan ve ıhlamur ağacından yapılan murakkaa tahtasından yararlanılır. Kağıtlar önce iyice ıslatılıp, kurumaya bırakılır. Kağıtlardan birinin “su”yu öbürünün ters yönüne gelecek biçimde kolayca yapıştırılması işlemine, “murakkaa germek” denir. Kitap kabı için istenilen kalınlık elde edilince, yapıştırılan ve gerilen kağıtlar kurumaya bırakılır. Kuruma zamanı ne kadar uzun olursa, o ölçüde iyi sonuç elde edilir. Bu biçimde elde edilen murakkaa mukavva, sert ve dayanıklıdır; sonradan dönme yapmaz. Kağıtları yapıştırmakta kullanılan kolanın içine, kağıdın iyice kurumasını sağlamak amacıyla ve korunması için, belli ölçüde şap karıştırılır.
Birinci yöntem ilk zamanlar kitap yapraklarının çirişle yapıştırılması ve bir kapağa dikilmesiyle başlamış, daha sonra geliştirilmiştir. Elle yapılan ciltte, kitap önce formalara ayrılır, sonra 4 ya da 5 kilogramlık çekiçlerle, düzeltmek ve kalınlıklarını azaltmak için formalar dövülüp, düzgün olarak sıraya konur ve iki sağlam tahta arasına, sırtları birkaç milimetre dışarda kalacak biçimde sıkıştırılır.
Eşit aralıklarla forma sırtlarına testereyle, dikim için iplerin geçirileceği oyuklar açılır. Alt ve üst formaların üstüne 2 beyaz kağıt (forma büyüklüğünde ve ikiye katlanmış olarak) konur. Böylece formalar dikime hazırlanmış olur. Dikim ipleri gerilmiş tezgaha, yarıklarına oturacak biçimde ayarlanarak, yerleştirilir.
Her ip üstünden bir tur geçecek biçimde dikim yapılır (böylece, kitabın bir bütün olarak cilt gövdesi hazırlanmış olur). Dikilen sırta biçim vermek için yapıştırıcı (tutkal) sürülüp, üstü ince bez ya da kâğıtla örtülür. Dikim iplerinin boşta kalan uçları püsküllendirilip, formalar üstüne konan iç kapağa yapıştırılır.
Cilt Sanatı Başlıca Üsluplar
Kuruyan sırta biçim verilmesiyle ve formaların kapak takılmadan önce sırt dışındaki üç kenarının kırpılmasıyla, kitabın cilt gövdesi, sırt uçlarına “başlık” dikilerek hazır duruma gelir. Sonra, cildin “kapaklanma” işlemine geçilir. Cilt kapakları deri, mukavva, bez, ipek olabilir. Bazı ciltlerde, bu malzemelerin ikisi bir arada kullanılır. Kapak ve sırt dikimlerine göre, ciltler çeşitli türlere ayrılır. Genelde büyük farklılık göstermemekle birlikte, ciltçilikte ulustan ulusa değişen üslup farklılıkları gözlenir. Cilt sanatında görülen başlıca üsluplar ile bunların yayıldıkları alanlar şöyle sıralanabilir:Hatayi : Kâşi, Dihlevi, Horasan ve Buhara;
Herat : Herat, İsfahan, Şiraz;
Arap : Halep, Şam ve El-Cezire;
Rumi : Selçuk sanat merkezleri;
Magribi : İspanya, Sicilya ve Fas;
Türk : Diyarbakır, Bursa, Edirne, İstanbul.
7. ve 12. yy’lar arasında Memlük, Arap, Rumi ve Magribi üsluplarına özgü değerli ciltlerin dünya sanat merkezlerinin müzelerini süsledikleri bir gerçektir; ama daha sonraki yüzyıllarda bu üsluplar gerilemiş, buna karşılık Orta Asya, İran ve Türk ciltçiliği günden güne gelişerek, özellikle 15. ve 16. yy’larda en parlak dönemine ulaşmıştır.
Cilt yapımında kullanılan gereçlerin başında deri gelir. Sahtiyan (keçi derisi), meşin (koyun derisi), ceylan ve deve derileri ciltçilikte kullanılan başlıca gereçlerdir. Derilerin renklerinde daha çok siyah ve kahverenginin tonları yeğlenmiş, ayrıca kırmızı, vişne rengi, yeşil, mavi, mor renkli deriler de ciltçilikte kullanılmıştır. 14. yy’dan başlayarak Anadolu’da dericilik büyük ölçüde gelişmiş, Kırşehir, Kastamonu, Safranbolu, Trabzon, Konya ve bazı Batı Anadolu kentlerinde işlenen deriler dış pazarlara gönderilmiştir (bu dönemde cilt yapımı için sahtiyan, klasik yöntemle, ıslatılarak yumuşatılır ve bıçkıyla kağıt inceliğinde traş edilerek cilt için hazırlanırdı).
Türk ciltlerinde başlangıçta tahta kapaklar kullanılmış, sonradan kağıdın bulunması ve zamanla mukavva (karton) yapılmasıyla, cilt kapaklarında tahtanın yerini mukavva almıştır. Kapak yapılırken, mukavva klasik yöntemle “murakkaa” denilen üslupla hazırlanır. Bu yöntemde, önce kağıtları birbiri üstüne yapıştırarak germekte kullanılan ve ıhlamur ağacından yapılan murakkaa tahtasından yararlanılır. Kağıtlar önce iyice ıslatılıp, kurumaya bırakılır. Kağıtlardan birinin “su”yu öbürünün ters yönüne gelecek biçimde kolayca yapıştırılması işlemine, “murakkaa germek” denir. Kitap kabı için istenilen kalınlık elde edilince, yapıştırılan ve gerilen kağıtlar kurumaya bırakılır. Kuruma zamanı ne kadar uzun olursa, o ölçüde iyi sonuç elde edilir. Bu biçimde elde edilen murakkaa mukavva, sert ve dayanıklıdır; sonradan dönme yapmaz. Kağıtları yapıştırmakta kullanılan kolanın içine, kağıdın iyice kurumasını sağlamak amacıyla ve korunması için, belli ölçüde şap karıştırılır.
{Kaynak : Cilt Sanatı (Ciltçilik) Nedir ?}