Neler yeni

Foruma hoşgeldin 👋, Ziyaretçi

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

  • Saygın ve ciddi bir ortamda yardımlaşmak, haberleşmek, bilgi paylaşmak ve bilgi almak isteyen herkes forumumuza katilabilir.

Beni ahmer devleti .

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan Ra'
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Ra'

Forum Koordinatör
Katılım
25 Şubat 2025
Mesajlar
1.450
Tepkime puanı
91
Puan
48
İspanya’da kurulan ve Nasriler adı ile de anılan bir İslam devleti. Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmer tarafından 1232 (H. 629)’da kuruldu. 1492 (H. 897) senesine kadar hüküm sürdü, İspanya’daki son İslam devleti idi.

Emeviler Kuzey Afrika’yı fethettikten sonra, İspanya’ya geçip burada İslamiyet’i yaymışlardı. Abbasilerin ilk zamanlarında, burada, Endülüs Emevi Devleti kuruldu. Böylece, İber yarımadası (İspanya=Endülüs) 781 sene müslümanların hakimiyeti altında kaldı. Asırlarca İspanya’ya hakim olan müslümanlar, müstesna bir medeniyet te’sis ettiler. Çeşitli müesseseler kurdular.

Umumiyetle Kurtuba, İşbiliyye, Mürsiye, Belensiye, Tuleytula ve Gırnata şehirlerinde üstün san’at eserleri ve ilim yuvaları yaptılar, hayır müesseseleri kurdular. Cami ve medreselerde pek çok alim yetiştirdiler. Onların bu üstün medeniyeti, Avrupa’nın medenileşip, ilim ve teknolojide ilerlemesinde mühim rol oynadı. Fakat Avrupalılar hiç bir zaman İslamiyet’in; “Memleketleri imar ve bütün insanları ruh, düşünce ve beden bakımlarından rahat yaşatmak” şeklinde tarif ettiği hakiki medeniyete ulaşamayıp, yalnız teknolojide ilerlediler. Teknik imkanları da güçsüz insanları sömürmekte kullandılar. Madden refaha ulaşan Avrupalılar, manevi saadete kavuşamadılar. Kendilerin,! tatmin etmenin yolunu da diğer insanlara zulmetmekte buldular. İnsanları madden ve manen refaha kavuşturan hakiki medeniyetin sırrının İslamiyet’te olduğunu anlayamadılar.

Fas’ta kurulan Murabitler Devleti’nin yıkılmasından sonra, burada Muvahhidler adı ile yeni bir İslam devleti kuruldu. Endülüs’te bulunan müslümanlar, İspanyolların baskılarına karşı Muvahhidlerden yardım istediler. Bunun üzerine Muvahhidler Endülüs’e geçip, hıristiyanlarla seksen sene mücadele ettiler. Birleşerek harekete geçen İspanyollara karşı tutunamayan Muvahidler, sonunda Fas’a çekildiler Muvahidlerin Endülüs’ten ayrılması üzerine, burada, yeniden Tavaif-i müluk denilen ve müslüman olan devletçikler kuruldu. Müslümanların birliği tamamen bozuldu. Bunu fırsat bilen İspanya hıristiyan devletleri, müslümanlar üzerine saldırmaya başladılar. Endülüs’ün en büyük merkezi olan Kurtuba şehri, Kastilya kralı İkinci Ferdinand tarafından ele geçirilerek, yakılıp yıkıldı. Bundan sonra, müslümanların hakimiyeti altında bulunan diğer şehirler de birer birer hıristiyanların eline geçti. Endülüs beylikleri tamamen ortadan kalktı. Bunlardan sadece bir tanesi, güneydoğu İspanya’da hıristiyanlara karşı bir müddet daha varlığını koruyabildi. Bu devlet, merkezi Gırnata şehri olan Beni Ahmer idi. Kuzey ve orta İspanya hıristiyanlarının saldırıları netiçesinde buradaki müslümanlar, Gırnata’da toplanarak, Beni Ahmer Devleti’ni güçlendirdiler. Gırnata’da müslümanların başına geçen Birinci Muhammed el-Galib, Gırnata’nın dağlık ve savunması kolay olmasından istifade etti. Gırnata kalesini kendisine merkez yaptı. Kastilya kralı Birinci Ferdinand’la ve halefi Onuncu Alfonso ile anlaştı. Onlara haraç ödemek mecburiyetinde kaldı. Kendisi ve oğulları İspanyol hıristiyanlarını bu yollarla oyalarken, Afrika’daki müslüman Merini Devleti ile işbirliği yaptılar. Merinilerin Endülüs’te yaptıkları cihad faaliyetlerini desteklediler. Ancak 1340 (H. 741) yılında Merini sultanı Ebü’l-Hasen Ali, Rio Salado’da Kastilya kralı Onbirinci Alfonso karşısında mağlub oldu. Endülüs’ün tekrar İslam beldesi olacağı kanaatine varıp, sevinen müslümanlar mahzunlaştılar. Fakat hıristiyan İspanyollar, yaptıkları bütün zulümlere, elde ettikleri bütün güçlere rağmen, Beni Ahmer Devleti’nin iki buçuk asır devam etmesine mani olamadılar.

Beni Ahmer Devleti, siyasi bir güç olmaktan çok, kültür ve medeniyet alanında üstün bir varlık gösterdi. Bilhassa devletin kurucusu Muhammed bin Ahmer’in Gırnata’da yaptırdığı el-Hamra sarayı, dünya mimarlık tarihinin en muhteşem eserleri arasında yer aldı.

Beni Ahmer Devleti, varlığını on beşinci asrın sonuna kadar sürdürdü. Ancak bu devirde, İspanya’nın kuvvetli krallıklarından olan Kastilya’nın Kraliçesi İzabella ile Argonya kralı Ferdinand’ın evlenmeleri, İspanyolların birliğini sağladı. 1474 (H. 879) senesinde Argonya kralı Ferdinand müslümanlar üzerine akınlar yapmaya ve yurtlarından çıkarmak için sıkıştırmaya başladı. 1462 (H. 867)’de Cebel-i Tarik, 1489 (H. 894)’de Kadiz, İspanyolların eline geçti. Beni Ahmer Devleti bu sıkışık durumda iken, Afrika’daki müslüman devletlerden yardım istediyse de bu yardım gerçekleşemedi. O zamanki Beni Ahmer Devleti hükümdarı Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmer (Onbirinci Muhammed), 1487 (H. 892) senesinde Osmanlı Devleti’ne elçi göndererek yardım istedi. Ancak bu sırada, Osmanlı Devleti deniz kuvvetlerinin uzak seferlere çıkmaya elverişli olmaması ve papanın elinde esir bulunan Cem Sultgn’ın devletin aleyhine kullanılma tehlikesi, istenilen yardımın yapılmasına mani oldu. Nihayet 1492 (H. 897) senesinde, İspanyollar, Beni Ahmer Devleti’nin merkezi Gırnata’yı kuşattılar. Son Beni Ahmer hükümdarı Ebu Abdullah Muhammed bin Ahmer, bazı şartlarla şehri katolik Ferdinand’a teslim etmeye razı oldu. Sonra da Afrika’ya çekildi. Böylece yaklaşık sekiz yüz yıldan beri bir İslam memleketi olan İspanya, tamamen hıristiyanların eline geçti. Gırnata’ya giren hıristiyanlar, haçlı taassubu ile yapmadık zulüm bırakmadılar. İslam kültür ve medeniyetinin en güzel yerlerinden biri olan Endülüs’ün bu müstesna şehirlerini yakıp yıktılar. San’at harikası camileri harab ettiler ve bir kısmını kiliseye çevirdiler. Beş yüz bin el yazması kitap; tarihte eşine ender rastlanan ilim ve medeniyet düşmanı katolik kral Ferdinand tarafından bir meydana yığdırılarak yakıldı. Kurtuba’da tam bir şaheser olarak inşa edilen Kurtuba Büyük Camii’ne saldırdılar. Bu çok güzel haşmetli binaya atlarıyla girdiler. Camiye sığınan müslümanları merhametsizce boğazladılar. Daha sonra, caminin altın minberini parçalayarak, aralarında taksim ettiler. Fildişiriden yapılmış rahleleri paylaştılar. Minberde saklanan ve hazret-i Osman’ın yazdığı Kur’an-ı kerimin bir eşi olan ince ve zümrüdle işlenmiş nefis mıshafı ayaklarının altına alarak çiğnediler. Böylece, bu eşsiz eser tamamen yok edildi. Beni Ahmer Devleti’nin yıkılışından önce ve sonra İspanyollar, bir çok müslüman ve yahudiyi kılıç tehdidi ile zorla hıristiyan yaptılar. Ellerinden kaçabilenler, Osmanlı Devleti’ne iltica ettiler. Halbuki müslümanlar, ilk defa bu memleketleri zapt ettikleri zaman, orada yaşayan hıristiyan ve yahudilere hiç dokunmamış, onların kendi dinlerine göre ibadet etmelerine kat’iyyen mani olmamıştı.

Hıristiyan İspanyollar, görülmemiş bir vahşet ile müslüman ve yahudileri yok edip, bir san’at abidesi olan Kurtuba Camii’ni tahrib ettiler. (Bkz. Kurtuba Camii).

Hıristiyan İspanyollar, İslam eserlerini böyle gaddarane bir şekilde yakıp-yıkarken, müslüman ahaliye karşı da çok zulmettiler ve pek çok insan öldürdüler.

Kaçabilen müslümanlar Kuzey Afrika’ya sığındılar. Geride kalanlar ise, topluca şehid edildiler. 1505 (H. 911) senesinde Osmanlı Devleti, Kemal Reis komutasında bir donanmayı yardım için İspanyş’ya gönderdi. Bu donanma, İspanya kıyılarını vurdu. Hıristiyanların zulmü altında kalan bir kısım müslümanı ve yahudiyi kurtararak, Osmanlı Devleti’ne getirdi. İspanya’da kalan müslümanlardan kaçmak isteyenler, hıristiyanlar tarafından yakalanarak esir edildiler Tarla ve ziraat işlerinde köle olarak çalıştırıldılar. 1520 (H. 926) senesinde, kaçan Belensiye müslümanlarını yakalayarak, çocukları ve kadınları ile birlikte esir olarak sattılar. On altıncı asrın ikinci yarısında, Osmanlı Devleti, İspanya’da zulüm altında kalan müslümanlara yardım için Kılıç Ali Paşa’yı gönderdi. Kılıç Ali Paşa, 1570 (H. 978) senesinde hıristiyanların zulmü altında inleyen müslüman ve yahudilerden pek çoğunu Afrika’ya götürdü. Bu göçmenler, daha sonra Osmanlı topraklarına geldiler. Adana, Tarsus ve Şam Trablus’u bölgelerine yerleştirilip, beş sene vergiden muaf tutuldular.

Endülüs’ün hıristiyanlar tarafından istila edilip, görülmemiş bir vahşetle müslümanların şehid edilmesi ve beldelerinin harab bir hale sokulması ile ilgili olarak meşhur şair Ebü’l-Beka bir şiir yazmıştır. Endülüs Mersiyesi adıyla anılan bu şiirin bir kısmının tercümesi şöyledir:

Zaman içinde güller hem açılır hem solar,
İspanya’da islam’ın nice büyük derdi var!

Başlarından geçenler, görülmemiş alemde,
Teselli bulunur mu, görmezler rüya bile.

Endülüs’ün düştüğü derde bulunmaz derman,
Uhud dağı çökerek parçalanır mı Şehlan?

Müslümanlık burada nazara mı uğradı,
Işığı söndü artık, karanlık beldeleri.

İmrenen o şehirler her biri, birbirine,
Belensiye, Mürsiye, Şatıba, Ceyyan nerde?

İlim diyarı olan Kurtuba’yı sor hele,
Beşik olmuştu hani bu kadar alimlere.

Yemyeşil mesireler Hıms ve o tatlı nehri,
Akan müslüman kanı boyamış mı her yeri?

Bunlar gövdesi idi o eşsiz beldelerin,
Gövde gitmişse ayak neye yarar söyleyin.

Aşık’ın maşukuna ağladığı gibi İslam,
Ağlayacaktır daim küfrün istilasından.

Cansız olduğu halde minberler ve mihrablar,
Kiliseye çevrilmiş bahtlarına ağlarlar.

Nice musibetlere taş çıkartan bu bela,
Asır zaman geçse de söylenecek ebeda.

Ah o ma’rekelerin kartalları yiğitler,
Kılıçlar kuşanarak beldeleri aşanlar.

En sıcak yuvalarda çok uzakta olanlar,
Kafilelerden de mi haber alamıyorlar.

Pek çoğu öldürülmüş asil insanlar sizden,
Yardım istemişlerdi cansız mısınız hepten.

Zillet kabul etmeyen cesur yiğitler hani,
Müslümanlar fitneyle alçağa düştüler mi?

Dün mamur ülkesinde adalet dağıtanlar,
Bugün ise kafire köle olup kaldılar.

İslam ışık verip de yollarını bulurken,
Azıttılar onlar da rehberleri var iken,

Yürekler parçalardı her birinin avazı,
Köle olup giderken oğulla, ana, kızı.

Sanki ruhlar sökülüp ayrılırdı bedenden,
Buluşmaları ise ahırette, en erken.

Onlar kalbleri mahzun gözleri yaşla dolu,
Acaba hallerine acıyanlar oldu mu?

Buna şahid olan kalb parçalanır kederden,
islam’dan biraz ışık varsa eğer gerçekten.

Beni Ahmer Devleti; ilimde, fende ve san’atta çok ileri gitmişti. El-Hamra ve Bedayin sarayları, tahrib edilmelerine rağmen hala eski ihtişamlarını korumaktadır. Kurtuba Camii ise bugün bile gönülleri çeken ve akıllara hayranlık veren san’at abidelerinin başında gelmektedir.

Bunun yanında Beni Ahmer Devleti’nde yetişen alimler de ayrı bir yer tutar. Bu alimler daha çok çalıştıkları ilim sahalarında kurucu rol oynamışlardır. Bunlardan İbn-i Haldun, tarih sosyolojisinin kurucusudur. Yine Lisanüddin ibni Hatib ve Makkari gibi alimler de ünleri her tarafa yayılmış kimselerdir.
 

Tema özelleştirme sistemi

Bu menüden forum temasının bazı alanlarını kendinize özel olarak düzenleye bilirsiniz

  • Geniş / Dar görünüm

    Temanızı geniş yada dar olarak kullanmak için kullanabileceğiniz bir yapıyı kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Izgara görünümlü forum listesi

    Forum listesindeki düzeni ızgara yada sıradan listeleme tarzındaki yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Resimli ızgara modu

    Izgara forum listesinde resimleri açıp/kapatabileceğiniz yapının kontrolünü sağlayabilirsiniz.

    Kenar çubuğunu kapat

    Kenar çubuğunu kapatarak forumdaki kalabalık görünümde kurtulabilirsiniz.

    Sabit kenar çubuğu

    Kenar çubuğunu sabitleyerek daha kullanışlı ve erişiminizi kolaylaştırabilirsiniz.

    Köşe kıvrımlarını kapat

    Blokların köşelerinde bulunan kıvrımları kapatıp/açarak zevkinize göre kullanabilirsiniz.

  • Zevkini yansıtan renk kombinasyonunu seç
    Renk geçişli arkaplanlar
Geri