Ra'
Forum Koordinatör
- Katılım
- 25 Şubat 2025
- Mesajlar
- 1.450
- Tepkime puanı
- 90
- Puan
- 48
Eski Yunanlılar, bütün savaşçıları kadın olan uzak diyârlardaki bir ülkeye ilişkin öyküler anlatır, bu ülkedeki kadınlara da "Amazon" (Yunanca Aμαζόνες) derlerdi. [1]
Amazonların gerçekten yaşayıp yaşamadıklarına dair belirsizliğin bir dayanak noktası vardır. O da Amazonların ataları olan Sarmatyalılardaki kadın savaşçıların gerçekten var olduğudur. Bir efsane bile olsa Amazonların dayandığı temel gerçeklik burasıdır. Bu gerçeklik arkeolojik kazılardan da anlaşılmaktadır. Özellikle Sarmatya kadın mezarlarında % oranında silahlar çıkmaktadır. Bu durum Sarmatyalılardan sonra İskitler'de de görülmüştür. [2]
Erkekleri olmayan ve eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmenin aşağılayıcılığına katlanmayı reddeden kadınlar Meotis Gölü (Azak Denizi) bölgesinde tamamen kadınlardan oluşan bir devlet kurdular. Biri devlet işlerini biri de orduyu yönetecek iki kraliçe seçtiler. Güçlü bir ordu oluşturduktan sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçtiler. Buna rağmen başarılı olmaktan uzaktılar; nüfuslarının artmaması onlar için bir dezavantajdı. Yeni kazandıkları özgürlükle evliliğin kölelik olduğuna inandıkları halde soylarının tükenmesi tehlikesi, yakın topluluklarla anlaşma yapmalarını gerektirdi. Bu geçici birlikteliklerden doğan erkek bebekler babalarına geri verildi; kızlarsa yaya ve at üzerinde dövüşebilmek üzere çocukluktan itibaren eğitim gördüler. [3]
Amazonlardan ilk söz eden kaynak, Homeros'tur.[1] Herodot'a göre Amazonlar Sarmatia'nın Scythia ile sınır bölgesinde yaşamışlardır. [2] "Erkek gibi Amazonlar"ın savaşlarını anlatır. [1] Yine Heredot'a göre Herodot'a göre Sarmatyalılar, Amazonlar ve İskitlerin atalarıdır. [2] Sarmatyalılarda kadınlar sık sık erkeklerle beraber ava çıkar, savaşta yer alırlardı. Ona göre savaşta bir adam öldürmeyen kadın evlenemezdi. Ayrıca bir çok başka kaynakta da Amazonlar'ın izlerini bulmak olasıdır.[1]
Hipokrat, Amazonları sağ göğüsleri olmayanlar olarak anlatır. Ona göre kız çocuklarına yapılan ve sıcak bronz bir metalle gerçekleştirilen operasyonla sağ göğüsün büyümesi engellenerek sağ omuz ve kolun gelişmesi sağlanırdı.
Sezar, yaptığı bir konuşmada Senatoya Semiramiş ve Amazonlarının Önasya'da yaptığı fetihleri anlatır. Ayrıca Pompeius Trogus, Amazonların vatanı olarak Kapadokya'yı gösterecektir. Çeşitli Romalı tarihçiye göre Amazonların yaşadıkları yerler arasında farklılıklar vardır; Philostratus'a göre Toros Dağlarında, Ammianus'a göre Tanais'te, Procopius'a göre ise Kafkaslarda yaşamışlardır. Aurelianus esir alınan Got kadınlarını Amazonlar olarak adlandırdığı için bazen Amazonların vatanı olarak Baltık bölgesi bile belirtilmektedir.
Avrupa'da Rönesans zamanında Amazonlar ilgi kaynağı olmayı sürdürmüştür. Francisco de Orellana 1542 yılında ulaştığı ırmağa, buradaki yerli kadın savaşçılara atfen Portekizce Amazonas ismini vermiştir. Kristof Kolomb ve William Raleigh gibi dönemin ünlü denizcileri de Amazon savaşçılarını anlatırlar.
Günümüzde amazon ismi genel olarak kadın savaşçı ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Çeşitli çizgi roman, film, televizyon dizisi ve bilgisayar oyunlarında Amazon imgesi sıklıkla işlenmiş ve kadın kahramanlar, Amazonlardan esinlenilmiştir. Bunların arasında televizyon dizisi olarak ülkemizde de gösterilen Xena (Zeyna) Savaşçı Prenses sayılabilir.[2] (Alttaki resim)
Kelimenin Kökeni
Amazon kelimesi muhtemelen Farsça, savaşçılar anlamına gelen "ha-mazan" kelimesinde türetilmiştir. Klasik Yunanca'da etimolojik olarak mazos göğüssüz anlamındadır. Yaygın inanışa göre Amazonların rahat yay ve mızrak kullanabilmek için sağ göğüslerini kestikleri veya yaktıkları söylenir. Dönemsel sanat eserlerinde buna dair bir delil bulunmamaktadır. Amazonlar iki göğüsleri de mevcut olarak resmedilmiştir, sağ göğüs ise çoğunlukla kapalıdır.[2]
Mitolojide Amazonlar
Dilden dile, ağızdan ağıza aktarılarak zamanımıza dek ulaşan bir söylencedir Amazonlar söylencesi. İnsanı büyüleyen bu söylence gerçek midir? Amazonlar gerçekten yaşamışlar mıdır? Yoksa bütün bunlar bir düşün ürünü müdür? Söylencelerin halkların yaşantılarından kaynaklandığı, az-çok değişse de kabul edilen bir görüştür. Hele söz konusu olan, Amazonlar söylencesi ise... Çünkü Amazonların izlerine yalnızca destanlarda değil, coğrafyacı ve tarihçilerin kitaplarında da rastlanır. İlkçağ insanlarından kalan eserlerde Amazonlardan bir şeyler bulunur. Homeros onların Truva savaşlarına katıldığını yazar. Heredetos, Diodoros ve coğrafyacı Strabon onlardan söz ederler. Heracles ve Achilleus efsanelerinde de Amazonlar'dan bahsedilir. Sokrates ve Platon Amazonlar'ın Atina'ya saldırdıklarını bir gerçeklik olarak kabul ederler. Amazonların yaşadıkları söylenen bölgelerde, özellikle Anadolu ve Mora Yarımadasında, kabartma taş ve resim olarak, Amazonlar'ı temsil eden binlerce eser bulunmuştur.
Mitolojide Amazonlar, mitoloji kahramanlarına denk savaşçı kadınlardır. Savaş aletleri ok, yay, kargı ve "labrys" denilen, Anadolu'da özellikle Hititler'de, Karya'da ve Girit'te rastlanan iki ağızlı baltadır. Halikarnas Balıkçısına göre iki ağızlı balta Anadolu'nun simgesidir. Resim ve kabartmaların çoğunda Amazonların elinde hep bu balta bulunmaktadır.
Söylenceye göre Amazonlar Anadolu'da yaşamışlar ve birçok kent kurmuşlardır. Amazonlar'ın kurduğu kabul edilen kentler; Ephesos/Selçuk, Smyrna/İzmir, Kyme, Gryneion, Pitane, Ege bölgesindeki kentlere ilaveten Midilli adasındaki Mytilana, Marmara ve Karadeniz yörelerinde ki Myrleia, Sinope/Sinop'tur.Bunlara yine Ege bölgesindeki Elaia, Anaia, Latori kentlerinde de eklememiz gerekmektedir. Ephesos'ta ki Artemis tapınağı da Amazonlar tarafından başlatılmıştır. Ephesos'da ki kazılar savaşçı kadınlara ait, tanrıça Artemis'e hizmet eden heykelcikler de ele geçirilmiştir. George Thomson bunları inceleyerek yayınlayan Lethaby'nin "Hitit etkisinin belirgin izlerini gözlemlediğini, Gestang'ın da Amazonlar'dan bir Hitit tapınağı bağıntılı oldukları ve daha sonra ki Artemis tapımı bu tapımdan kaynaklandığı konusunda Lethaby 'ye katıldığını" kaydetmektedir.
Bu açıklamalardan sonra "Amazon" kelimesinin uzmanlar tarafından nasıl açıklandığını inceleyebiliriz. Birinci açıklamaya göre Amazonlar savaşta kendilerine engel olmaması için memelerinden birini veya her ikisini kestiklerinden "memesiz" anlamında "Amazoi" denilmiştir. Bu açıklama kanıtlarla uyum göstermiyor. Zira bütün kabartma ve resimlerde Amazonlar, iki memeli olarak gösterilmişlerdir. İkinci açıklamaya göre Ephesos'lu kadınlar savaş ve tarımla uğraşarak, bellerinde kuşaklarla (zonai), ekin biçtikleri (Amao) için bunlara Amazon denilmiştir.
Toplumsal yaşamda kadının etkinliği, ekonomik etkinliklerin kadınlar tarafından yerine getirilmesi, kadınların mutlak egemenliği, soy kütüğünün kadına göre belirlenmesi, Amazon söylencesinin önemli özelliklerindendir. Ancak bütün bunlar anaerkil toplumda zaten normal olan özelliklerdir. Amazon söylencesinin normalden ayrılan yönü, kadınların savaşçı olarak yetiştirilmeleri, savaşa bir asker gibi katılmaları, erkeklerin bu savaşta yer almamaları, kadınların savaşçılığının aynı zamanda saldırganlığa dönüşmesidir. Hem kendilerinin kurdukları yerleşim bölgelerinde bulunan heykel, resim ve kabartmalar, hem de komşu halkların eserleri Amazonlar'ı savaşçı niteliklerine uygun tasvir etmişlerdir. Amazonlarda ki savaşçı nitelik o kadar baskındır ki Bilge Umar, Amazonların "tarım yapmayan, yaşamı at sırtında avcılık ve savaşla geçen bir kadınlar ulusu" olduğu görüşündedir. Bu nedenle Amazonlara takılacak adın savaşçı özelliklerine uygun bir ad olması akla uygun görülmektedir. Kaldı ki bu açıklama Amazonlar'ın konuştuğu varsayılacak bir dile göre yapılan bir açıklama da değildir.
Konuyu tartışan uzmanlardan George Thomson; "Yunanlılar, Amaonları Kafkasya'ya doğru izlerken, Artemis'in Kafkasya kökenli olduğunu benimseyen bir geleneği izlemiş olabilir." biçiminde bir yaklaşım getirmektedir.
George Thomson bu görüşünde yalnız değildir. Bazı diğer uzmanlar da Amazonlar'ı Kafkasya ile ilişkili olarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Kafkas kabilelerinde her türlü sosyo-ekonomik faaliyetleri kadınların yapmaları, Altın Post Efsanesi'nde altın postu aramaya giden Argonaut'ların Anadolu'nun kuzeydoğusunda Amazonlar'a rastlamaları, Amazonlar efsanesinde aynı bölgenin Amazonlar'ın ana yurdu olarak gösterilmesi, Amazonlar'ın başkenti olarak gösterilen Themiskyra'nın aynı bölgede olması, Amazonlar'ın ay tanrıçası ile olan ilişkileri, Amazon adıyla Kafkas dillerinden birinde "ay" anlamına gelen "maze" kelimesi arasında ki benzerlik gibi nedenler, uzmanları böyle düşünmeye yöneltmiştir.
Kas-Adığe dilinde ay anlamına gelen "maze" kelimesi ile Amazon kelimesi arasında ki benzerlik ortadadır. "maze" kelimesinin sonuna "on" eki getirildiğinde Amazon kelimesine çok benzeyen "mazeon, mazon" kelimesi oluşur. Ancak article bulunmayan bu dilde nasıl olmuştur da "a" eki gelmiştir? Yine bu dilde Amazon adlarının, Amazonların kurdukları şehirlerin, Amazon tanrıçası Artemis'in adları da açıklanamamaktadır. Bu nedenlerle bu açıklamada genel kabul gören bir açıklama olarak kabul edilmemektedir.
Genel kabul görmemekle birlikte bu açıklamayla gerçeğe çok yaklaşıldığını, bazı gerçekçi tespitlerin yapıldığını, kabul etmemizi gerektiren veriler bulunmaktadır. Anadolu ile Kafkasya arasında ki ilişkilere dikkat çeken uzmanlar çoktur. Server Tanilli üç bin yıllarında ki Anadolu-Hatti kabilelerinin dilleri ile Kafkasya dillerinin benzediğini, Hattiler'in maddi kültürü ile bu çağ Kafkasya kültürlerinin de "çok noktada birbirlerine benzediğini" kaydetmektedir. Şemseddin Günaltay, Proto-Hatti'ler, Luviler, Hurriler ve Kafkasların Hazar Denizi ötelerinden "aynı zamanda batıya göçen gruplar" olduğunu belirtmektedir. Hrozny de Hititlerin Kafkaslardan gelmiş olmasını, diğer görüşlerle karşılaştırarak, "nispeten daha çok pozitif bir görüş" şeklinde değerlendirilmektedir.
Bu nedenlerle yukarıdaki açıklamada ki eksikliği Kas dillerine yönelmesine değil bunu eksik bırakmasında, Kas dillerinin hepsini incelememesinde görüyor, Kas-Abhaz diliyle daha tam ve doğru bir açıklamanın yapılabileceğini düşünüyoruz. Çünkü ilkçağlarda, 200'li yıllarda, Amazonların tarih sahnesine çıktığı dönemde, Amazonların kurduğu söylenen İzmir kenti civarında kurulan devletin adı Aşuva'dır. Lidyalılar'ın da atası olan Aşuva'lar, Kas-Abhazların bir koludur. Halen Anadolu'da ve Kafkasya'da kendilerine "Aşuva" diyen insanlar yaşamaktadır.
Bu çalışmanın sınırlarını aşacağından Aşuvalar'ın nereden gelmiş olabilecekleri, Hitit'lere, Misyalılar'la, Karyalılar'la ve kendi torunları olan Lidyalılar'la ilişkileri, dilleri, uygarlıkları konularında bir şey söylemiyoruz. Ancak Hititlerin de aynı tarihi dönem de Anadolu'da göründüklerini, Lidya, Misya ve Karyalılar'ın kendilerine akraba olarak kabul ettiklerini, konumuzla ilgili gördüğümüzden belirtmek istiyoruz. Kas-Abhaz (Aşuva) dilinde "mzı" ay anlamına gelmektedir. Article olan "a" ile birlikte "A mzı, Amzı" biçiminde hala kullanılır. Ay adının "mis, mıs" biçiminde kullanıldığı da olur. Bazı şahıs isimlerinde halen bu şekilde kullanılır: Dinamis, Feramis, Ramis vb... olduğu gibi. Anlaşılabileceği gibi çeşitli Abhaz lehçelerinde tarih boyunca bu sözcüğün "mız", "mıs", "mus" biçiminde kullanıldığı sonucuna varmak mümkündür.
Amazonların kendilerini "ayın kızları" olarak gördüklerini, ana tanrıça Kybele ve Artemis'in hizmetkarı olarak kabul ettiklerini biliyoruz. Bu nedenle kendilerine kendi dillerinde "Amız" yada "Amıs" adını taktılar. Latinler de onlara "Amız /on" dediler. Bu terim "Amazon" biçimine dönüşerek tarihe mal oldu.
O çağda ki Samsun kentinin adı da aynı dilde "Amıs" dır. Yunan etkisiyle "Amısos" biçimine dönüşmüştür. Amazonların başkenti olarak kabul edilen "Themiskyra" da bu bölgededir. Aynı şekilde Karya'da da "Amız" adında bir kent bulunmaktaydı. Bu kent daha sonraları Amızon şeklinde anılmaya başlanmıştır. Bazı kaynaklarda Aşuva içerisinde, bazılarında Aşuva'nın kuzeyinde gösterilen aynı çağ Ege Bölgesi devletlerinden birinin adı da "Misya" dır. Amazonlar tanrıçasının adı da Artemis.Bütün bu sözcüklerde ki "mis" yani "ay" sözcüğü dikkat çekicidir.
Konumuzu daha iyi açıklamak için Amazonlar'ın anaerkil bir yapının ürünü olabileceği biçimindeki yaygın görüşü de incelemek istiyoruz. Bu çağ Anadolu devletlerinin çoğunda anaerkil bir yapının devam ettiğini görüyoruz. Asuva, devamı olan Lidya ve Etrüskler, Misya, Karya, Likya anaerkil devletlerdir. Hititler de ise ataerkil bir yapı vardır. Daha doğrusu soy ana yanlı değildir Hititlerde.
İhtimal ki Hititler, Anadolu'ya gelmeden önce böyle bir evrim geçirmişlerdir. Hititlerde ki bu yapının "bağımlı, vasal" hale getirdikleri diğer devletleri etkilemeyeceği düşünülemez. Güçlü bir ihtimalle Hititlerde ki ataerkil yapıdan etkilenen vasal devletlerden birindeki erkekler, anaerkil yapıyı sonlandırmak istediler. Efsanenin içeriğinde bu görüşümüzü besleyen birçok öğe bulunmaktadır.
İki binli yıllarda Hititlerin Anadolu'ya gelmesiyle Anadolu'da bulunan Hatti gruplar, (Asuva, Likya, Karya ve Misyalılar) Hititlerin baskısıyla daha batıya göçtüler. Bu halklar zamanla Hititlerle ilişkileri gelişerek, Hititlere bağımlı duruma düştüler. Esasen bir kısmı da göçmeyip yurtlarında kalmışlardı ve göç edenlerle de ilişkileri devam ediyordu. Hititlerle olan ilişkilerinden etkilenen bu halklar, diğer şartlar tam olgunlaşmadan kendi topraklarında ki anaerkil yapıyı yıkmak istediler. Ve işte o zaman egemen durumda bulunan kadınların sert tepkisiyle karşılaştılar. Kadınlar onları yenerek erkeklerin o zamana kadar üstlendikleri savaşa katılma, avcılık ve toplumu savunma görevlerini de kendileri üstlendiler. Erkekleri toplumsal iş bölümünde daha geri bir konuma ittiler. Egemenliklerini pekiştirdiler. Böylelikle kadın savaşçılar kendi ülkelerine saldıran halklara karşı ülkelerini savundular. Gerektiğinde komşu ülkelere de saldırdılar. Komşu ülkelerin halkları onları bu şekilde tanıyıp gördüler. Bu durum onların dinlerini, inançlarını da etkiledi. Böylece kızlar, ana tanrıçanın gerçek çocuğu oldular. Egemen kadınların gözünde öyle değerlendirildiler. Çünkü onlar dişiydiler. Bolluğun ve bereketin, üremenin, devem edip giden hayatın simgesiydiler. Böylece ana tanrıça, kızları, Amazonları simgeleyen, Artemis'i doğurdu.
Artemis kültü Amazonlarla birlikte gelişerek yayıldı. Amazonlar, Artemis'in gönüllü hizmetkârı oldular. Belki de o kültü taymak için savaşlar yaptılar. Ve tarihe bıraktılar adlarını. Halikarnas Balıkçısı'nın o güzel değimiyle "Efsanevi Yurttaşlarımız" ın, Amazonların gizi elbet birgün aydınlanacaktır. Kendi gizemi ile birlikte bir çok sırrı da aydınlatarak [3]
Amazonlar Hakkındaki Söylenceler
Amazonların gerçekten yaşayıp yaşamadıklarına dair belirsizliğin bir dayanak noktası vardır. O da Amazonların ataları olan Sarmatyalılardaki kadın savaşçıların gerçekten var olduğudur. Bir efsane bile olsa Amazonların dayandığı temel gerçeklik burasıdır. Bu gerçeklik arkeolojik kazılardan da anlaşılmaktadır. Özellikle Sarmatya kadın mezarlarında % oranında silahlar çıkmaktadır. Bu durum Sarmatyalılardan sonra İskitler'de de görülmüştür. [2]
Erkekleri olmayan ve eskiden hükmettikleri insanlar tarafından esir edilmenin aşağılayıcılığına katlanmayı reddeden kadınlar Meotis Gölü (Azak Denizi) bölgesinde tamamen kadınlardan oluşan bir devlet kurdular. Biri devlet işlerini biri de orduyu yönetecek iki kraliçe seçtiler. Güçlü bir ordu oluşturduktan sonra savaşçılıklarını denemek üzere savunmayı bırakıp saldırıya geçtiler. Buna rağmen başarılı olmaktan uzaktılar; nüfuslarının artmaması onlar için bir dezavantajdı. Yeni kazandıkları özgürlükle evliliğin kölelik olduğuna inandıkları halde soylarının tükenmesi tehlikesi, yakın topluluklarla anlaşma yapmalarını gerektirdi. Bu geçici birlikteliklerden doğan erkek bebekler babalarına geri verildi; kızlarsa yaya ve at üzerinde dövüşebilmek üzere çocukluktan itibaren eğitim gördüler. [3]
Amazonlardan ilk söz eden kaynak, Homeros'tur.[1] Herodot'a göre Amazonlar Sarmatia'nın Scythia ile sınır bölgesinde yaşamışlardır. [2] "Erkek gibi Amazonlar"ın savaşlarını anlatır. [1] Yine Heredot'a göre Herodot'a göre Sarmatyalılar, Amazonlar ve İskitlerin atalarıdır. [2] Sarmatyalılarda kadınlar sık sık erkeklerle beraber ava çıkar, savaşta yer alırlardı. Ona göre savaşta bir adam öldürmeyen kadın evlenemezdi. Ayrıca bir çok başka kaynakta da Amazonlar'ın izlerini bulmak olasıdır.[1]
Hipokrat, Amazonları sağ göğüsleri olmayanlar olarak anlatır. Ona göre kız çocuklarına yapılan ve sıcak bronz bir metalle gerçekleştirilen operasyonla sağ göğüsün büyümesi engellenerek sağ omuz ve kolun gelişmesi sağlanırdı.
Sezar, yaptığı bir konuşmada Senatoya Semiramiş ve Amazonlarının Önasya'da yaptığı fetihleri anlatır. Ayrıca Pompeius Trogus, Amazonların vatanı olarak Kapadokya'yı gösterecektir. Çeşitli Romalı tarihçiye göre Amazonların yaşadıkları yerler arasında farklılıklar vardır; Philostratus'a göre Toros Dağlarında, Ammianus'a göre Tanais'te, Procopius'a göre ise Kafkaslarda yaşamışlardır. Aurelianus esir alınan Got kadınlarını Amazonlar olarak adlandırdığı için bazen Amazonların vatanı olarak Baltık bölgesi bile belirtilmektedir.
Avrupa'da Rönesans zamanında Amazonlar ilgi kaynağı olmayı sürdürmüştür. Francisco de Orellana 1542 yılında ulaştığı ırmağa, buradaki yerli kadın savaşçılara atfen Portekizce Amazonas ismini vermiştir. Kristof Kolomb ve William Raleigh gibi dönemin ünlü denizcileri de Amazon savaşçılarını anlatırlar.
Günümüzde amazon ismi genel olarak kadın savaşçı ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Çeşitli çizgi roman, film, televizyon dizisi ve bilgisayar oyunlarında Amazon imgesi sıklıkla işlenmiş ve kadın kahramanlar, Amazonlardan esinlenilmiştir. Bunların arasında televizyon dizisi olarak ülkemizde de gösterilen Xena (Zeyna) Savaşçı Prenses sayılabilir.[2] (Alttaki resim)

Kelimenin Kökeni
Amazon kelimesi muhtemelen Farsça, savaşçılar anlamına gelen "ha-mazan" kelimesinde türetilmiştir. Klasik Yunanca'da etimolojik olarak mazos göğüssüz anlamındadır. Yaygın inanışa göre Amazonların rahat yay ve mızrak kullanabilmek için sağ göğüslerini kestikleri veya yaktıkları söylenir. Dönemsel sanat eserlerinde buna dair bir delil bulunmamaktadır. Amazonlar iki göğüsleri de mevcut olarak resmedilmiştir, sağ göğüs ise çoğunlukla kapalıdır.[2]

Mitolojide Amazonlar
Dilden dile, ağızdan ağıza aktarılarak zamanımıza dek ulaşan bir söylencedir Amazonlar söylencesi. İnsanı büyüleyen bu söylence gerçek midir? Amazonlar gerçekten yaşamışlar mıdır? Yoksa bütün bunlar bir düşün ürünü müdür? Söylencelerin halkların yaşantılarından kaynaklandığı, az-çok değişse de kabul edilen bir görüştür. Hele söz konusu olan, Amazonlar söylencesi ise... Çünkü Amazonların izlerine yalnızca destanlarda değil, coğrafyacı ve tarihçilerin kitaplarında da rastlanır. İlkçağ insanlarından kalan eserlerde Amazonlardan bir şeyler bulunur. Homeros onların Truva savaşlarına katıldığını yazar. Heredetos, Diodoros ve coğrafyacı Strabon onlardan söz ederler. Heracles ve Achilleus efsanelerinde de Amazonlar'dan bahsedilir. Sokrates ve Platon Amazonlar'ın Atina'ya saldırdıklarını bir gerçeklik olarak kabul ederler. Amazonların yaşadıkları söylenen bölgelerde, özellikle Anadolu ve Mora Yarımadasında, kabartma taş ve resim olarak, Amazonlar'ı temsil eden binlerce eser bulunmuştur.
Mitolojide Amazonlar, mitoloji kahramanlarına denk savaşçı kadınlardır. Savaş aletleri ok, yay, kargı ve "labrys" denilen, Anadolu'da özellikle Hititler'de, Karya'da ve Girit'te rastlanan iki ağızlı baltadır. Halikarnas Balıkçısına göre iki ağızlı balta Anadolu'nun simgesidir. Resim ve kabartmaların çoğunda Amazonların elinde hep bu balta bulunmaktadır.
Söylenceye göre Amazonlar Anadolu'da yaşamışlar ve birçok kent kurmuşlardır. Amazonlar'ın kurduğu kabul edilen kentler; Ephesos/Selçuk, Smyrna/İzmir, Kyme, Gryneion, Pitane, Ege bölgesindeki kentlere ilaveten Midilli adasındaki Mytilana, Marmara ve Karadeniz yörelerinde ki Myrleia, Sinope/Sinop'tur.Bunlara yine Ege bölgesindeki Elaia, Anaia, Latori kentlerinde de eklememiz gerekmektedir. Ephesos'ta ki Artemis tapınağı da Amazonlar tarafından başlatılmıştır. Ephesos'da ki kazılar savaşçı kadınlara ait, tanrıça Artemis'e hizmet eden heykelcikler de ele geçirilmiştir. George Thomson bunları inceleyerek yayınlayan Lethaby'nin "Hitit etkisinin belirgin izlerini gözlemlediğini, Gestang'ın da Amazonlar'dan bir Hitit tapınağı bağıntılı oldukları ve daha sonra ki Artemis tapımı bu tapımdan kaynaklandığı konusunda Lethaby 'ye katıldığını" kaydetmektedir.
Bu açıklamalardan sonra "Amazon" kelimesinin uzmanlar tarafından nasıl açıklandığını inceleyebiliriz. Birinci açıklamaya göre Amazonlar savaşta kendilerine engel olmaması için memelerinden birini veya her ikisini kestiklerinden "memesiz" anlamında "Amazoi" denilmiştir. Bu açıklama kanıtlarla uyum göstermiyor. Zira bütün kabartma ve resimlerde Amazonlar, iki memeli olarak gösterilmişlerdir. İkinci açıklamaya göre Ephesos'lu kadınlar savaş ve tarımla uğraşarak, bellerinde kuşaklarla (zonai), ekin biçtikleri (Amao) için bunlara Amazon denilmiştir.
Toplumsal yaşamda kadının etkinliği, ekonomik etkinliklerin kadınlar tarafından yerine getirilmesi, kadınların mutlak egemenliği, soy kütüğünün kadına göre belirlenmesi, Amazon söylencesinin önemli özelliklerindendir. Ancak bütün bunlar anaerkil toplumda zaten normal olan özelliklerdir. Amazon söylencesinin normalden ayrılan yönü, kadınların savaşçı olarak yetiştirilmeleri, savaşa bir asker gibi katılmaları, erkeklerin bu savaşta yer almamaları, kadınların savaşçılığının aynı zamanda saldırganlığa dönüşmesidir. Hem kendilerinin kurdukları yerleşim bölgelerinde bulunan heykel, resim ve kabartmalar, hem de komşu halkların eserleri Amazonlar'ı savaşçı niteliklerine uygun tasvir etmişlerdir. Amazonlarda ki savaşçı nitelik o kadar baskındır ki Bilge Umar, Amazonların "tarım yapmayan, yaşamı at sırtında avcılık ve savaşla geçen bir kadınlar ulusu" olduğu görüşündedir. Bu nedenle Amazonlara takılacak adın savaşçı özelliklerine uygun bir ad olması akla uygun görülmektedir. Kaldı ki bu açıklama Amazonlar'ın konuştuğu varsayılacak bir dile göre yapılan bir açıklama da değildir.
Konuyu tartışan uzmanlardan George Thomson; "Yunanlılar, Amaonları Kafkasya'ya doğru izlerken, Artemis'in Kafkasya kökenli olduğunu benimseyen bir geleneği izlemiş olabilir." biçiminde bir yaklaşım getirmektedir.
George Thomson bu görüşünde yalnız değildir. Bazı diğer uzmanlar da Amazonlar'ı Kafkasya ile ilişkili olarak açıklamaya çalışmaktadırlar. Kafkas kabilelerinde her türlü sosyo-ekonomik faaliyetleri kadınların yapmaları, Altın Post Efsanesi'nde altın postu aramaya giden Argonaut'ların Anadolu'nun kuzeydoğusunda Amazonlar'a rastlamaları, Amazonlar efsanesinde aynı bölgenin Amazonlar'ın ana yurdu olarak gösterilmesi, Amazonlar'ın başkenti olarak gösterilen Themiskyra'nın aynı bölgede olması, Amazonlar'ın ay tanrıçası ile olan ilişkileri, Amazon adıyla Kafkas dillerinden birinde "ay" anlamına gelen "maze" kelimesi arasında ki benzerlik gibi nedenler, uzmanları böyle düşünmeye yöneltmiştir.
Kas-Adığe dilinde ay anlamına gelen "maze" kelimesi ile Amazon kelimesi arasında ki benzerlik ortadadır. "maze" kelimesinin sonuna "on" eki getirildiğinde Amazon kelimesine çok benzeyen "mazeon, mazon" kelimesi oluşur. Ancak article bulunmayan bu dilde nasıl olmuştur da "a" eki gelmiştir? Yine bu dilde Amazon adlarının, Amazonların kurdukları şehirlerin, Amazon tanrıçası Artemis'in adları da açıklanamamaktadır. Bu nedenlerle bu açıklamada genel kabul gören bir açıklama olarak kabul edilmemektedir.
Genel kabul görmemekle birlikte bu açıklamayla gerçeğe çok yaklaşıldığını, bazı gerçekçi tespitlerin yapıldığını, kabul etmemizi gerektiren veriler bulunmaktadır. Anadolu ile Kafkasya arasında ki ilişkilere dikkat çeken uzmanlar çoktur. Server Tanilli üç bin yıllarında ki Anadolu-Hatti kabilelerinin dilleri ile Kafkasya dillerinin benzediğini, Hattiler'in maddi kültürü ile bu çağ Kafkasya kültürlerinin de "çok noktada birbirlerine benzediğini" kaydetmektedir. Şemseddin Günaltay, Proto-Hatti'ler, Luviler, Hurriler ve Kafkasların Hazar Denizi ötelerinden "aynı zamanda batıya göçen gruplar" olduğunu belirtmektedir. Hrozny de Hititlerin Kafkaslardan gelmiş olmasını, diğer görüşlerle karşılaştırarak, "nispeten daha çok pozitif bir görüş" şeklinde değerlendirilmektedir.
Bu nedenlerle yukarıdaki açıklamada ki eksikliği Kas dillerine yönelmesine değil bunu eksik bırakmasında, Kas dillerinin hepsini incelememesinde görüyor, Kas-Abhaz diliyle daha tam ve doğru bir açıklamanın yapılabileceğini düşünüyoruz. Çünkü ilkçağlarda, 200'li yıllarda, Amazonların tarih sahnesine çıktığı dönemde, Amazonların kurduğu söylenen İzmir kenti civarında kurulan devletin adı Aşuva'dır. Lidyalılar'ın da atası olan Aşuva'lar, Kas-Abhazların bir koludur. Halen Anadolu'da ve Kafkasya'da kendilerine "Aşuva" diyen insanlar yaşamaktadır.
Bu çalışmanın sınırlarını aşacağından Aşuvalar'ın nereden gelmiş olabilecekleri, Hitit'lere, Misyalılar'la, Karyalılar'la ve kendi torunları olan Lidyalılar'la ilişkileri, dilleri, uygarlıkları konularında bir şey söylemiyoruz. Ancak Hititlerin de aynı tarihi dönem de Anadolu'da göründüklerini, Lidya, Misya ve Karyalılar'ın kendilerine akraba olarak kabul ettiklerini, konumuzla ilgili gördüğümüzden belirtmek istiyoruz. Kas-Abhaz (Aşuva) dilinde "mzı" ay anlamına gelmektedir. Article olan "a" ile birlikte "A mzı, Amzı" biçiminde hala kullanılır. Ay adının "mis, mıs" biçiminde kullanıldığı da olur. Bazı şahıs isimlerinde halen bu şekilde kullanılır: Dinamis, Feramis, Ramis vb... olduğu gibi. Anlaşılabileceği gibi çeşitli Abhaz lehçelerinde tarih boyunca bu sözcüğün "mız", "mıs", "mus" biçiminde kullanıldığı sonucuna varmak mümkündür.
Amazonların kendilerini "ayın kızları" olarak gördüklerini, ana tanrıça Kybele ve Artemis'in hizmetkarı olarak kabul ettiklerini biliyoruz. Bu nedenle kendilerine kendi dillerinde "Amız" yada "Amıs" adını taktılar. Latinler de onlara "Amız /on" dediler. Bu terim "Amazon" biçimine dönüşerek tarihe mal oldu.
O çağda ki Samsun kentinin adı da aynı dilde "Amıs" dır. Yunan etkisiyle "Amısos" biçimine dönüşmüştür. Amazonların başkenti olarak kabul edilen "Themiskyra" da bu bölgededir. Aynı şekilde Karya'da da "Amız" adında bir kent bulunmaktaydı. Bu kent daha sonraları Amızon şeklinde anılmaya başlanmıştır. Bazı kaynaklarda Aşuva içerisinde, bazılarında Aşuva'nın kuzeyinde gösterilen aynı çağ Ege Bölgesi devletlerinden birinin adı da "Misya" dır. Amazonlar tanrıçasının adı da Artemis.Bütün bu sözcüklerde ki "mis" yani "ay" sözcüğü dikkat çekicidir.
Konumuzu daha iyi açıklamak için Amazonlar'ın anaerkil bir yapının ürünü olabileceği biçimindeki yaygın görüşü de incelemek istiyoruz. Bu çağ Anadolu devletlerinin çoğunda anaerkil bir yapının devam ettiğini görüyoruz. Asuva, devamı olan Lidya ve Etrüskler, Misya, Karya, Likya anaerkil devletlerdir. Hititler de ise ataerkil bir yapı vardır. Daha doğrusu soy ana yanlı değildir Hititlerde.
İhtimal ki Hititler, Anadolu'ya gelmeden önce böyle bir evrim geçirmişlerdir. Hititlerde ki bu yapının "bağımlı, vasal" hale getirdikleri diğer devletleri etkilemeyeceği düşünülemez. Güçlü bir ihtimalle Hititlerde ki ataerkil yapıdan etkilenen vasal devletlerden birindeki erkekler, anaerkil yapıyı sonlandırmak istediler. Efsanenin içeriğinde bu görüşümüzü besleyen birçok öğe bulunmaktadır.
İki binli yıllarda Hititlerin Anadolu'ya gelmesiyle Anadolu'da bulunan Hatti gruplar, (Asuva, Likya, Karya ve Misyalılar) Hititlerin baskısıyla daha batıya göçtüler. Bu halklar zamanla Hititlerle ilişkileri gelişerek, Hititlere bağımlı duruma düştüler. Esasen bir kısmı da göçmeyip yurtlarında kalmışlardı ve göç edenlerle de ilişkileri devam ediyordu. Hititlerle olan ilişkilerinden etkilenen bu halklar, diğer şartlar tam olgunlaşmadan kendi topraklarında ki anaerkil yapıyı yıkmak istediler. Ve işte o zaman egemen durumda bulunan kadınların sert tepkisiyle karşılaştılar. Kadınlar onları yenerek erkeklerin o zamana kadar üstlendikleri savaşa katılma, avcılık ve toplumu savunma görevlerini de kendileri üstlendiler. Erkekleri toplumsal iş bölümünde daha geri bir konuma ittiler. Egemenliklerini pekiştirdiler. Böylelikle kadın savaşçılar kendi ülkelerine saldıran halklara karşı ülkelerini savundular. Gerektiğinde komşu ülkelere de saldırdılar. Komşu ülkelerin halkları onları bu şekilde tanıyıp gördüler. Bu durum onların dinlerini, inançlarını da etkiledi. Böylece kızlar, ana tanrıçanın gerçek çocuğu oldular. Egemen kadınların gözünde öyle değerlendirildiler. Çünkü onlar dişiydiler. Bolluğun ve bereketin, üremenin, devem edip giden hayatın simgesiydiler. Böylece ana tanrıça, kızları, Amazonları simgeleyen, Artemis'i doğurdu.
Artemis kültü Amazonlarla birlikte gelişerek yayıldı. Amazonlar, Artemis'in gönüllü hizmetkârı oldular. Belki de o kültü taymak için savaşlar yaptılar. Ve tarihe bıraktılar adlarını. Halikarnas Balıkçısı'nın o güzel değimiyle "Efsanevi Yurttaşlarımız" ın, Amazonların gizi elbet birgün aydınlanacaktır. Kendi gizemi ile birlikte bir çok sırrı da aydınlatarak [3]
Amazonlar Hakkındaki Söylenceler