
Ahmed Hamdî, 1843 (1259) yılında, o dönem Trabzon’a bağlı, Rize’nin Deniz Yalısı köyünde doğdu. Bugün bu köy, Rize İyidere’ye bağlı Sarayköy adıyla anılmaktadır. Ahmed Hamdî’nin Nakl-i Nar diye adlandırdığı ve sonradan yerleştiği köy ise şer’iyye sicillerinde Çiklenar olarak geçer. Müellifin sülâlesinin adı Toposmanoğlu’dur. Hamdî, kendi eserleri olan Bahru’l-Hayât ve Kitâb-ı Keşfiyye’de hayatı hakkında bazı bilgiler verir: Bu bilgiler onun çocukluk ve ilk gençlik yıllarına aittir. Buradaki bilgilere göre, üç yaşına kadar adı Osman’dır, babasının adı Yusuf, Kasım adında da bir ağabeyi vardır. Üç yaşlarında babasını kaybetmiş, annesi tarafından büyütülmüştür. Annesi üç yaşından sonra onu Ahmed olarak çağırmış, daha sonra o da bu adla anılmıştır. Yedi yaşına geldiğinde hâlinde bazı değişiklikler olmuştur. Akrabaları ondaki bu değişiklikleri uzunca bir süre araştırmış ve hâl çareleri aramışlardır. Müellif bunu, “Dükenmez ulu bir derde girişmiş idi meger başım ( Bahru’l-Hayât: 1)” mısraı ile dile getirmektedir. On altı yaşına geldiğinde ilahî aşk, kendisine yoldaş olmuştur. Tarikat yolunda bir ay Allah isimlerini zikretmekle geçirmiş, gözyaşı dökmüştür. Bu düşüncelerle baş başa kalmış, on yıl sonra da kalpten Hakk’a yol bulmuştur. Ayrıca kendisine değer verilmediğiyle ilgili şikâyetleri de vardır. Ölüm tarihi bilinmiyorsa da bunun 1304’ten (M 1886) sonra olduğu tahmin edilmektedir.
Ahmed Hamdi'nin eserleri şunlardır:
1. Hâtemü’l-Esrâr: 16 sayfalık mensur bir risale olup matbudur. Sayfalarda 21 satır vardır. Yazısı harekelidir. Eserde bölüm ve başlık bulunmamaktadır. İkinci sayfada eserin adı yer almaktadır. Eserin sonunda yer alan “318 numaralı 17 Ağustos [1]302 Tarihli Maarif Nezâret-i Celîlesinden alınan ruhsat ile tab’ u temsîl kılınmıştır. Sâhibü’l-eser ve’l-muhtasar Rizeli Ahmed Hamdi. Gafera’l-lâhu lenâ ve li-vâlidînâ ecma’îne. 1304 Sene. Muharremü’l-harâm (Ahmed Hamdi 1304: 16)” ifadelerinden 1886 (H 1304)’da basıldığı ve müellifinin Rizeli Ahmed Hamdi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca risalenin sonunda 1314 tarihli vakıf mührü bulunmaktadır (Ahmed Hamdi 1304: 16).
2. Bahru’l-Hayât: Eser 32 sayfa olup matbudur. Sayfalar 21 satırdır. Yazısı harekelidir. Basıldığı yer ve yıl kaydı yoktur. Ancak Hâtemü’l-Esrâr’ın şerhi olması onun Hâtemü’l-Esrâr’dan sonra yayımlandığını düşündürmektedir. Birinci sayfada manzum bir dibace (ön söz) bulunmaktadır. Sayfa başında “Tarîkat-ı âliyye-i Kâdiriyye fukarâsından eş-Şeyh Rizevî Ahmed Hamdî (Ahmed Hamdi, Bahru’l-Hayât: 1)” yazısı bulunan bir mühür vardır. İkinci sayfada eserin adı yer alır. Müellif yedi beyitlik bir manzume ile anlatacaklarına başlamaktadır. Eser mensurdur, ancak içerisinde yer yer manzum bölümler de bulunmaktadır. Manzumeler konuların akışına göre düzenlemiş olup türlerini belirten başlıkları ve belli bir vezinleri yoktur. Bazı mısralar aruz veznine uysa da bunlar manzumenin tamamını kapsamaz. Mısralarda hece sayıları 12, 15 ve 16 şeklinde değişmektedir. Nazım birimleri beyit olup gazel kafiye biçiminde yazılmışlardır. Müellif bazen anlattığı konuyu farklı açılardan ele almış, bu sayede konunun doğru ve kolay anlaşılmasını amaçlamıştır. Eserde anlatılanlar tasavvufi bakış açısıyla işlenmeştir. Bahru’l-Hayât’ın, “Çünki kıldın şerh-i Hâtemü’l-Esrâr / Bi’l-murassa’ egnine geydirelim cevher ridâ (Ahmed Hamdi, Bahru’l-Hayât: 2)” beytinden Hâtemü’l-Esrâr’ın şerhi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eserin Kadiri tarikatı mensuplarını bilgilendirmek ve onları doğru yola iletmek amacıyla yazıldığı, “Okuyalar ehl-i tarîkat hakkı hiss ideler (Ahmed Hamdi, Bahru’l-Hayât: 2)” mısraında belirtilmektedir. Eserin sonunda müellif, “tanzîm ve tertîbinde muktedir bulundugum Bahru’l-Hayât nâm risâlemizin tab u temsîl husûsına bu fakîr hâlim cihetiyle muvaffak olamadıgımdan (Ahmed Hamdi, Bahru’l-Hayât: 32)” diyerek, eserinin Harbiye Nezareti (Millî Savunma Bakanlığı) başgörevlilerinden Kâ’immakâm (Yarbay) Canbolatoğlu Emir Osman tarafından dört bin adet bastırıldığını söylemektedir.
3. Kitâb-ı Keşfiyye: Seksen dört sayfadan meydana gelen ve tamamı manzum olan Kitâb-ı Keşfiyye, 1302 (1884) tarihinde Sultan Bayezıd Hakkaklar Çarşısı İbrahim Efendi Matbaası’nda basılmıştır.
Ahmed Hamdi’nin eserlerinden, onun Kadirilikte şeyhliğe ulaştığı anlaşılıyor. Eserlerinde, toplumda gördüğü eksiklik ve aksaklıkları anlatmış, olumsuzlukları söylemiş; toplumun huzurunu bozan, başkalarının sırtından geçinen ikiyüzlüleri yermiştir. O, ayrıca gerçek bir dindarın nasıl olması gerektiğini tasavvufî bakış açısıyla ve nasihat yoluyla anlatmıştır. Eserlerinde sade bir dil kullanmıştır. İfadelerinde halk söyleyişlerinin yanında tasavvuf terimleri de görülmektedir. Türkçeyi gücü nispetinde kullanmıştır. Sözlerine yer yer sanatlı anlatımlarla güzellik ve akıcılık kazandırmıştır. Bilhassa Bahru’l-Hayât’ında hitaplı, senli benli ifadelere, kısa cümlelere, atasözlerine yer vermiştir. “Köre nokta komak”la “kör”ün “gör”, “rahmetin “r”sına nokta komak”la “rahmet”in “zahmet”, “zâ-i zahmetden noktai kaldırmak”la da “zahmet”in “rahmet” okunabileceğini söyler (Ahmed Hamdi, Bahru’l-Hayât: 5, 8, 31). Ayrıca “Koma sen hamdi, hamd eyle ol hamîd ü hayy ü kâdir olan yüce Tanrıya. “; “Çünki sıfâtı anın bize celîlü’l-celâldir. Celâlinden giriş ana, ta kim cemâlin arz ide sana; cemâlinden girişenlere belki intikâmı vardır (Ahmed Hamdi, Bahru’l-Hayât: 29).” “H” ve “C” seslerinde olduğu gibi yer yer aliterasyonlara da yer vermiştir.